Hakkımızda

Hakkımızda

Vakıf Nedir ?

Vakıf: Yardımlaşma, şefkat ve sevgi hissinin ebedileşmesi arzusundan doğmuş ve devletin yapması lazım gelen hizmetlerin çoğunu ifa etmiş, çok eski bir maziye sahip İslami bir kurumdur.

Yardımlaşmanın tarihi, şüphesiz ki insanlık tarihi kadar eskidir. Yalnız şu bir gerçektir ki, bu yardımlaşmanın hayır sahibinin ölümü ile kesintiye uğramayıp, kıyamete kadar yaşamasını temin gayesi ile bu gayeye yönelik hareketler İslamiyet’le beraber ortaya çıkmıştır. İslam’dan önce kaynakların zikrettiği meşhur vakıf, Hz. İbrahim (a.s)’ın Halilu’r-Rahman vakfıdır. Hukuki bir kurum olarak vakfı, Hicri birinci asırdan itibaren görmekteyiz. Daha sonraki asırlarda daha gelişerek diğergâmlığın (başkalarını düşünmenin)  kurumlaşmış şekli olan vakıfları sayesinde toplum fertleri arasında, yardımlaşma ve şefkat hissi sebebiyle kaynaşma ve birlik beraberlik temin edilmiştir. İlim, sanat ve İslam kültürü himaye ve destek görmüştür.

Vakıflar insanlığın mutluluğu, dünyanın imarı, dolayısıyla Allah’ın rızasını talep etmekten başka bir gaye ile kurulmamıştır. Vakıf kurumunun ilk hakiki kurucusu bizzat Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’dir. Medine’de kendi şahsi mülkü olan Fedek arazisini vasiyet yoluyla fakir Müslümanların istifadesine sunmasıyla ilk vakıf kurulmuş oldu. Bundan sonra hali vakti yerinde olan Sahabe-i İkram vakıf yapmak hususunda adeta yarış yapmışlardır. Hazreti Ömer (r.a) Hayber’deki hurmalığını da vakfetmiştir.

Müslüman Türklerin ise Gazneliler, Selçuklular, İlhanlılar ve Osmanlılar döneminde gelişerek cami, mektep, medrese, namazgâh, kütüphane, aşevi, kervansaray, hastane, çeşme, sebil, kuyu, suyolu, dükkân, misafirhane, yol, köprü, kaldırım, hela, han, hamam, türbe, okçu, güreş meydanları, borçlulara yardım, fakir kızlara çeyiz, yoksullara yakacak temini, gazilere at yetiştirmek, ağaç dikmek, hapislere et ve karlı su vermek, baharda öğrencileri kır gezisine götürmek, dağlara ve ıssız yerlere geçit yapmak, karlı havalarda yem bulamayan kuşlara yiyecek temini, hasta leyleklere bakmak, hizmetçilerin efendileri tarafından azarlanmaması için kırdıkları kap kacakların yerine yenisini almak tekke, zaviye, mezarlık, bedesten, dul evi, çamaşırhane, yetimhane, rasathane, kale, camilerde vaaz edilmesi, tefsir, hadis fıkıh dersleri okutulması, camilerde aydınlatma, temizlik, askerlerin teçhizi için yapılan vakıflara kadar hemen her hizmeti vakıflar sayesinde gören bu müesseseler toplumdaki ahengi nasıl yerine getirdiklerine şahit olmaktayız.

Vakıf, kelime olarak “bir şeyi durdurmak, hapsetmek” demektir. Fıkıhta, bir malın menfaati, halka (insanlığa) tahsis edilerek mülkiyetinin ferdi olmaktan çıkarılması, Allah’ın mülkü haline getirilmesidir.

Vakfın yazılı olduğu belgeye vakfiye, vakfın yöneticilerine mütevelli denir. Vakfın meşruluğu kitap, sünnet ve icma ile sabittir.

 

Vakfın gayeleri:

Öbür dünya için hazırlıklı olmak,

Bir malın menfaatini insanların(toplumun) yararına sunmak,

İyi bir gelecek hazırlamak,

Dünya ve ahirette huzur ve saadete ulaşmak,

Cennete kavuşmak, cehennem ateşinden korunmak,

Toplumda örnek bir insan olmak,

Cismin yok olmasından sonra insanların hayır dualarını almak,

“Hayır yapın ki kurtuluşa eresiniz.”(Hacc 77),

“Kim zerre miktarı hayır işlerse onun mükâfatını görür” (Zilzal 7),

“Sevdiğiniz şeyleri infak etmedikçe iyilik yapmış olmazsınız.” (Ali imran 92) ayetlerin sırrına vakıf olmak,

“Kişi öldüğü zaman amelleri kesilir. Sadakay-ı Cariyede bulunan, ilim sahibi olup talebe yetiştiren, kitap yazan, kendisine dua eden hayırlı salih evlat yetiştiren kimselerin amelleri kapanmaz.” hadisinin sırrına vakıf olmak,

“Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah rızası için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak verilir. Ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Bakara 272)

Vakıf kurumu ilim, sanat, kültür ve medeniyetin hamisi olmuş, muhtaç ve fakirlerin elinden tutulmuş, yeryüzünü imara vesile olmuş, herkese her canlıya kol kanat gerilmiştir. Aç kalanlar her yerde her vesile ile doyurulmuş, yoksullar barındırılmış, istihdam ve iş sahaları açılmış, üretime gidilmiş, neticede vakıflar sayesinde huzur ve asayiş içerisinde birbirinden memnun olan bir toplum meydana getirilmiştir. Böylece Allah’ın rızasına insanların duasına ulaşılmıştır.

Biz kimiz?

Vakfımız,İzmir Basmane semtindeki Evliyazade Camii İmamı Osman Hocaefendinin teşviki İle ;

1-Yücel KAFADAR,

2- Hüseyin ERDOĞAN,

3- Ali İhsan ERDOĞAN,

4- Mustafa Necdet KAPLAN,

5- Seyit Ali PAMUKLU,

6- Harun BATTAL,

7- Yaşar LALE,

tarafından 1986 yılında kurulmuştur.

Vakfımızın yönetim kurulu başkanlığını 2001 yılına kadar imam hatip Fevzi ONAY merhum yapmıştır.

25.04.2001 yılından beri İzmir’in değerli alim ve hocalarından Kestanepazarı Kur’an Kursu ilk kurucusu   H.H. Salih TANRIBUYRUĞU    hocamızın torunu       İsmail Hakkı TANRIBUYRUĞU vakfımızın başkanlığını yapmaktadır.

 

Mevcut yönetim kurulumuz;

1- İsmail Hakkı TANRIBUYRUĞU (Başkan),

2- Mustafa ERDOĞAN (Başkan Yrd.),

3- İsmail ŞEN (Genel Sekreter),

4- Eyyüp ÖZCAN (Muhasip),

5- Musa KAÇAR (Veznedar),

6- Mehmet ERTÜRK (Üye),

7- Muzaffer ARIKAN (Üye),

8- Necattin TÜRKCAN (Üye),

9- Halil SABANCI (Üye),

10- Mustafa SARIKAYA (Üye),

11- Ahmet ÖZTÜRK (Üye).

 

Denetçi Üyeler ;

1- Adil TAKMAZ,

2- Mehmet ÖZCAN.

 Vakfın kuruluşuyla ;Talebe yetiştirme ve Kur’an hizmetlerine başlanmış,çeşitli sıkıntılı dönemlerin ardından , Torbalı Yeşilköy’deki Salihler Camii bahçesine yeni Kur’an Kursu binası yapılarak , burada Kur’an Kursu hizmetleri  devam etmiştir.

28.Şubat süreciyle yaşanan büyük zorluklar , ve yıkılan Kur’an Kursumuz için acil yer arayışımız sürerken Torbalı İmam Hatip Lisesi  bizi 35 gün yurtlarında misafir etmişlerdir.

Ayrancılar semtindeki caminin bahçesinde boş duran eski Kur’an Kursu binası, tarafımıza geçici olarak tahsis edildi. Burada hizmetlerimiz 2 yıl kadar sürdü.       Kalıcı yer olarak İzmir Yeşilyurt semtinde Durmuş Akkuş’un bağışladığı arsa üzerine yapımı başlanan Bina (2000 M2 kullanım alan) tamamlanarak Kur’an Kursumuz buraya nakil olmuştur.

Kur’an Kursumuz hizmetlerine devam ederken , binamızın  yetersiz kaldığını gören Durmuş  Akkuş karşımızdaki arsayı da vakfımıza bağışlamıştır.

1800 M2 kullanımlı yeni binamızla hizmetimiz katlanarak devam etmiştir. Vakfımızı onurlandıran bir gelişme de, Diyanet İşleri Başkanlığı, Yüksek İhtisas Merkezini (Haseki İzmir Şubesi),binamızda (geçici olarak)yapmayı teklif etmiştir.

Mevcut şartlar korunarak B Blok’un alt katları “İzmir Dini Yüksek İhtisas Merkezi’ne” tahsis  edilmiştir.

 

Buradan vakfımız ;

1- İzmir’imizin Kur’an hizmetinde önünün açılmasına ,

2- Talebelerimizin buradaki hizmetlerden ve hocaefendilerden istifade

etmelerine imkanlar sağlamanın mutluluğunu yaşamaktadır.